Şimdi, kırılmış bir şey gibi duruyorsa zaman
ve bir çiçek gibi solmuşsa gülüşler,
ne çıkar?
Beklemek de bir umuttur.
Eski bir şarkının içinden kalan
bir nakarat belki,
bir sızı,
bir düş gibi..
Ama yine de,
beklemek bir umuttur.
Bazen hayat tam da böyle gelir insanın üstüne.
Zaman, bir yerden sonra akmamaya başlar.
Sanki içinden geçen ne varsa durmuş, kırılmış, dağılmış gibidir.
Gülüşler solmuştur, sesler uzaklaşmıştır.
Ama yine de, insan beklemeye devam eder.
Çünkü bazen hiçbir şey yapamamanın içinde bile bir umut vardır.
Sessizce, içten içe, derinden akan bir umut.
Beklemek, çoğu zaman küçümsenir.
Oysa beklemek sabırdır, sadakattir, inançtır.
Kırılan her şeye rağmen hala orada durmaktır.
Gidenin ardından, yitenin izinde, eksilenin hatırasında..
Belki de sadece kalbin bildiği bir yerde, adı konmamış bir yerde durmaktır.
Çünkü her bekleyiş, içinde gizli bir inanç taşır.
Bir kapının aralanacağına,
bir sesin yeniden duyulacağına,
bir gün her şeyin yerli yerine oturacağına dair suskun bir umut..
Bazen sadece bir bakış yeter her şeyi anlatmaya,
bazen bir rüzgar getirir unuttuğun bir kokuyu.
İşte o an, zamanın kırık yerlerinden ışık sızar,
ve gülüşler yeniden filizlenir en solgun yüzlerde.
Beklemek, vazgeçmemektir aslında.
İçten içe inanmak,
ve her sabaha bir ihtimalle uyanmaktır.